Yuva bazı insan için , iyi anıların biriktiği yerdir….
Yazamıyorum, konu bulamıyorum, ne yazsam diye etrafıma bakınıp söylenirken, aylardır arabamda yedek olarak tuttuğum anahtarım bu yazının ilham kaynağı oldu.
Yuva sözcüğünü özellikle kullandım. İngilizcede ‘house’ dendiğinde o bir binadır, ‘home’ dendiğinde anlaşılır ki orada yaşam var. Biz ev deyip geçiyoruz. Eve gidiyorum, evde unuttum… Oysa yuva sözcüğü sıcacık değil mi?
Mutfak’ta fırından yeni çıkmış kurabiye kokusunun her yanı sardığı, yemek masasının üzerinde duran vazoda tertemiz suyun içindeki taze çiçeklerin bulunduğu, kapısı açıldığında tatlı bir müzik sesinin duyulduğu bir mekana ev deyip geçilemez ki…
Bunları yapabilmek için bu bahsettiğimiz ev kriterlerine mi motive olmak mı lazım, yoksa motive olabilmek için bunları mı yapmak lazım bilemiyorum ama…
İnsanı canlı tutan, ilişkileri ayakta tutan şeydir paylaşılan anılar. Çocukluk arkadaşıyla dostlarımızla karşılaşma anlarınıza dikkat ettiniz mi? Sanki daha dün birbirlerinden ayrılmış gibi sohbet etmeye başlarlar. Okul hayatımı,oturduğumuz semt en çok anının biriktirildiği yerlerdir. Sonra asker arkadaşları, yıllarca aynı anıları konuşup dururlar Seyahatler…Turlar İnsanın aklının sadece yeme, içme, gezme ve görmeye programlandığı bu anlar, hayatımızın en keyifli anılarını biriktirildiğimiz zaman dilimidir.
Peki ya yuvamız? Hani bir gün şömineyi yakmıştık, ateşin karşısında yerde oturup yemek yemiştik diyebiliyorsak… Ya da hani o beyaz çiçekler vardı ya, günlerce mis kokutmuştu evin içini diye hatırlayabiliyorsak…Yada camdan dışarı aracımıza baktığımız onlar… Saklambaç oynarken oyuncak sandığının içine saklanmış minik kedi Mia’yı, bulamadım dakikalarca, saatler gibi geldi benim için , yüreğime iniyordu ki diye anlatabiliyorsak… İşte orada bir yaşam vardır, yaşanmışlık vardır. Yaşlı insanlar bu nedenle evlerinden başka bir yerde rahat edemezler. Çünkü yaşanmışlıklardır onlara hayat veren. gözlerinde canlanan anılar…
Yaşanmışlıklarınız bol, güzel anılarınızın olduğu bir hayat dilerim;