İnsanlığın özü, aslında iyilikle kötülüğü bir arada barındıran bir iç güdüdür.
İnsan olmak ise; anlamını büyük oranda iyiye yönelmekle bulacağı bazen de kötülükle cevap vermeye çalıştığı bir süreçtir.
İnsanlığın Bünyesinde barındırdığı ikilemler insan ömrünün yettiğince kendi içinde mücadele etmeye iter. İnsanlık Hayatta karşılaştığı bir takım olay ve durumlarla iyiyle kötünün savaşındaki tek asker olmaya mecbur kılar. İnsan Düşünen bir varlık olmasından dolayı üstünlüğünü ister istemez devreye girer… Çünkü; düşünerek kötüyü iyiden, zararı faydadan ayırt edebilir insan için Ahlak ve vicdan devreye girer zaten normali de budur.
Bencillik; vicdan karşısında geri çekilmeli istekler karşısında durmayı bilmelidir Çünkü;. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli en temel niteliklerdir…
Örneğin; Bile bile başka canlılara zarar vermek, Örneğin; Son zamanlarda sosyal medya platformlarında gördüğümüz minik patili dostlarımızı arabaların arkasına bağlayıp kilometrelerce süründürmek nasıl bir zihniyet nasıl bir insanlık İşte; acımasız davranışlar sergilemek; insan olmanın ayrıcalığını yok sayan ve canlıların doğasına en çok yaklaştıran eğilimlerden biridir…
İnsanlık için kötülük dürtüsünün de iyilik gibi içimizde yaşamasına izin vermekle , belki de kendimize engel olamıyoruz. Ancak insan yine de kendine bazen inanamıyor. Özellikle en çok Doğu halklarına özgü karakterlerde aşırı duygusallık, merhamet ve şefkat gibi hisler düşünüldüğünde karıncaya bile zarar vermekten kaçınan insanlar topluluğu gelir akıllara. Mesela; Sabah uyandığınızda elinize aldığınız akıllı telefonlarınızın ekranı aracılığıyla ulaştığınız insana dair haberlere şöyle bir bakmanız yeterli oluyor aslında… Dünyaya ve dünya üzerinde yaşayan canlılara kötülük yapmaktan en fazla çekinen toplumlar arasında olmamız gerekirken her gün şahit olduğumuz o birbirinden korkunç olaylar… Bize toplumdan ve insanlıktan soğutuyor…
Sözde vicdanlı, ahlaklı, kibar ve sosyal insanlar nasıl oluyor da günün birinde korkunç birer canavara dönüşebiliyor? Biz hangi ara bu hale geldik? Sorusunu akıllara getiriyor…
Sokağımızı işgal ettiğini düşündüğümüz sokak kedilerine ve köpeklerine her sabah kalkıp aynı saatte süt verirken, otobüs duraklarına sokak köpekleri için barınak yapıp bırakırken, nasıl oldu da kullandığımız arabanın direksiyonunu savunmasız bir sokak köpeğinin üzerine kırar haline geldik…Sorarım…
Tarihimizde asırlar öncesine dayanan misafirperverlik kültürümüzle haklı olarak övünürken, Habersiz gelen misafirler için sofralarımıza bir tabak tabak yemekler ilave etmekten çekinmezken, çocuklarımızı başkalarının canına, malına, namusuna göz dikmemek üzerine bin bir türlü lafla büyütürken nasıl oldu da yakınımızdaki kişilerin çocuklarına göz koyabildik?
Doğru olsun olmasın; sokakta avucunu açıp açım diyen insanlara karşı her zaman merhametle yaklaşırken, savaştan kaçan yabancılara yurdumuzun kapılarını sonuna kadar açarken, kendi durumumuz nasıl olursa olsun bizden zor şartlarda yaşamaya çalıştığını düşündüğümüz insanlardan yardım elimizi esirgemezken nasıl oldu da fakir fukaranın yastık altında biriktirdiği üç kuruşunu türlü bahanelerle nasıl elinden alabilir ?
Televizyon dizilerini izlerken haksızlık denizinde adaletsizliğin hukuksuz işler kötülüğe uğrayan karakterler için burnumuzun dibinde bekleyen göz yaşları, nasıl oldu da sevgilimize, eşimize, çocuğumuza türlü işkencelerle zulmederken devreye girmedi anlayamıyorum…
Acaba İnsan olmanın tanımı mı değişti? Gerçekten neydi insan olmak? Sevginin ve sevgisizliğin tahtını ve mantığın, sağduyunun ve aydınlanmanın yerini korku ve cahillik aldığı zaman cehennemi kendi ellerimizle yeryüzündeki tüm canlılara yaşatmaya başladığımızda acaba hala sığabilecek miyiz o insanlık kaldı mı? Acaba Yeryüzünde düşünmeden acımadan, sevgi göstermeden yaşamaya devam edebilecek miyiz?
Yoksa insanı insan yapan yada insan olmaktan çıkaran tüm bu unsurlara karşı korkmadan savaş açmayı bilecek miyiz? Önce insan, sonra birey ve toplum olmanın anlamını ve farkını, evimizde, yurdumuzda ve dünyada yaşayıp yaşatabilecek miyiz?
Kötülükle mücadele etmek; kötülüğe izin vermek, göz yummak ya da görmezden gelmekle insanlığa yakışmaz bu tarz durumlarda olayların Karşısına dikilmekle olur. Dünyada olup biten pek çok kötülüğün altında yatan mutsuzluk faktörünün bilincine varmakla İnsana en büyük kötülükleri yaptıran insanın yalnızlığı, mutsuzluğu, sevgisizliği ve korkularıdır. Yeryüzünden kalıcı olarak silmeye çalışacağımız olgular da işte tam olarak bu noktada başlar Unutmayın…